AKP-MHP İttifakı’nın “Sandık Darbesi” ve Kısa Bir Değerlendirme
14 Mayıs günü yapılan genel ve cumhurbaşkanlığı seçimleri AKP-MHP ittifakının tam bir “sandık darbesi”ne sahne oldu. Cumhurbaşkanlığı seçimleri Cumhur İttifakı tarafından bilerek ikinci tura bırakıldığı için, şimdilik geniş bir değerlendirme yapmıyoruz ve bu değerlendirmeyi ikinci turdan sonra yapmayı uygun buluyoruz.

AKP-MHP İttifakı’nın “Sandık Darbesi” ve Kısa Bir Değerlendirme
Kemal Erdem
14 Mayıs günü yapılan genel ve cumhurbaşkanlığı seçimleri AKP-MHP ittifakının tam bir “sandık darbesi”ne sahne oldu. Cumhurbaşkanlığı seçimleri Cumhur İttifakı tarafından bilerek ikinci tura bırakıldığı için, şimdilik geniş bir değerlendirme yapmıyoruz ve bu değerlendirmeyi ikinci turdan sonra yapmayı uygun buluyoruz.
Uzun zamandan beri Cumhur İttifakı’nın bir “sandık darbesi”ne hazırlandığını ve bu seferki darbenin ise diğerlerinden yöntem olarak farklı olacağını yazıyoruz. Uygulanan popülist politikaların sandık hilesi ile birbirine bağlanarak bir “algı siyaseti” ile operasyonunun olacağını ve bu siyasetin ise şu ya da bu şekilde patlaması halinde de, seçimlerden sonra rejimin kapsamlı bir bastırmasının olacağını geçen yazılarımızda belirttik.
Bu seçimlerde Cumhur İttifakı’nın yapmış olduğu seçim hileleri sonucunda, yüzde 5 ile 15 arası değişen bir oy hırsızlığının olduğunu rahatlıkla sözyleyebiliriz. Bu oyların nasıl çalındığının detaylı analizine ikinci turdan sonra değineceğiz. Oyların bir kısmının nasıl çalındığını cezaevinde Sayın Selahattin Demirtaş yazdı. Diğer kısımlarının ise nasıl çalındığını ikinci turdan sonra kapsamlı ele alacağız.
Bu yazıda kısaca iki nokaya değineceğiz. Bunlardan ilki, Millet İttifakı’nın seçim güvenliği stratejisinin yanlışlığı, diğeri ise Sinan Oğan’ın almış olduğu denilen yüzde 5,17’lik oy oranıdır.
Başta CHP olmak üzere, Millet İttifakı’nın diğer bileşenleri, dogmatik bir seçim güvenliği anlayışına sahiptiler. Bütün dikkatlerini ve hedeflerini “ıslak imzalı tutanaklar”ın ele geçirilmesi üzerinde yoğunlaştırdılar ve seçim hilesinin başka boşluklarının olacağını ve sandık güvenliğinin aslında çok daha önceden başlaması ve farklı süreçleri kucaklaması gerektiğini yeterince anlamadılar. Sadece iki örnek vereceğiz “ıslak imzalı tutanaklar”ın “üzerinden atlanması” ile ilgili olarak.
Cumhur İttifakı, Millet İttifakı ile HDP içerisine bir çok ajan sokup, bunları sandık başlarında görevlendirmiş ve bu ajanlar da çıkan oyları Cumhur İttifakı’na yazarak oylamış ise yani ıslak imzalı tutanak haline getirmişse ne olacaktır? Bir çok sandıkta blok halinde kaydırılan ama muhalefetin “sözde kendi görevlilerinin” altına imza attıkları ve bundan dolayı da itiraz edemedikleri oylar işte “ıslak imzalı tutanaklar” biçimi altında Cumhur ittifakı tarafından çalınmıştır. Muhalefet ise sadece buna baka kalmıştır.
Islak imzalı tutanakların üzerinden atlanılmasına izin veren ikinci durum, mükerer seçmen denilen yani tekrar tekrar farklı sandıklarda oy kullanan seçmendir. Buna izin veren durum ise parmak boyasının kullanılmasının AKP tarafından iptal edilmesidir. Bu iptal mükerer seçmene kapıyı ardına kadar aralamış ve milyonlarca oyun Cumhur İttifakı lehine hileli ve ıslak imzalı olarak sisteme girmesine neden olmuştur. Seçimlerden önce bir çok hane üzerine kaydedilen hayali seçmenler vardı. Bazı hanelerin üzerine ona kadar varan seçmen kaydedilmişti. İşte bu kaydedilen seçmenlere bir de kimlik verilerek bir seçmenin bir çok defa oy kullanılması sağlandı. Bazı sandıklarda kayıtlı olan seçmenden on kat daha fazla oy kullanıldığı görüldü. Bunlar ıslak imzalı olarak rejim lehine sisteme girdi. Bir de göçmenlere verilen vatandaşlık sayısını da kimse bilmemektedir ve bunların da sayılarının yüz ya da iki yüz bin değil milyona vardığı belirtilmektedir. Çünkü kimse kontrol edememektedir.
Bizim tahminlerimize göre Cumhur ittifakının oy oranı yüzde 42-43’ü geçmemektedir ve hem meclis çoğunluğunu muhalefet açık ara kazanmıştır hem de Cumhurbaşkanlığı seçimlerini Sayın Kılıçdaroğlu açık ara yüzde 52-53 gibi kazanmıştır. Bu haliyle 14 Mayıs seçimleri AKP-MHP ittifakının “sandık darbesi”dir.
Bu seçimlerden çok kısa bir süre önce Süleyman Soylu’nun (1), Mahmut Övür’e söyledikleri ile seçim günü ortaya çıkan manzaranın tamamen çakışması, seçimlerin AKP-MHP ittifakı tarafından çalındığının ve bu temelde de bir darbe yapıldığının açık göstergesidir. Süleyman Soylu gazeteci Övür’e Erdoğan’ın yüzde 49,5 alacağını ve Cumhur ittikanın da 320-325 arası milletvekili kazanacağını belirtmiştir, ki milim sapmadan aynısı oldu. Bütün bu seçim tezgahı, CHP ve Millet ittifakının diğer partileri içerisine yerleştirilen Tuncay Özkan gibi ajanlar ve yine medyada muhalif görünen gazetecilerin manipülasyonlarıyla da koordine edildi.
Cumhur ittifakı bilerek seçimleri ikinci tura bırakarak, seçim hilelerinin geniş kesimler tarafından farkedilmesinin önüne geçmiştir. İlk turda meclis çoğunluğunu hileyle garanti altına almış ve cumhurbaşkanlığı seçimini de ikinci tura çok küçük bir oy farkı ile bırakarak seçimlere meşruluk algısı geçirmiştir. Muhalefete biraz kazanma umudu bırakarak devam etmesini böylece ikinci turda da seçimleri cebe indirdiğinde de itiraz etme gerekçesini elinden almıştır. Dış dünyaya da Türkiye’de bir seçim sisteminin olduğu imajı verilmek istenmiştir ve bu temelde de dış siyasette meşruluk elde edilmek istenmiştir. Bütün bunların bir kurgu ve algı çalışması olduğundan kuşku yoktur.
Bu analizlerden sonra Sinan Oğan meselesine gelelim.
Ortada gerçekte Sinan Oğan’ın aldığı yüzde 5’lik bir oy yoktur. Sinan Oğan’a bu oy AKP-MHP ittifakının seçim hilesi sonucunda ve bu sonuncular tarafından bilerek yazıldı. Hilenin dikkat çekmemesi için, Sinan Oğan’a yüzde 3-4 gibi bir oy yazıldı ve bu oylar da muhalefetten çalınan oylardı. Muhalefetin çalınan oylarının hepsinin Cumhur İttifakı’na yazılması çok dikkat çekeceği için, çalınan oyların bir kısmı Oğan’a yazılarak ve seçim de taktik olarak ikinci tura bırakılarak bir algı operasyonu yapıldı. Bu algı operasyonun bir diğer amacı da, ikinci tur için Kılıçdaroğlu’nu Sinan Oğan’a doğru iterek ve milliyetçi ile ırkçı söylemler yapmasına neden olarak, HDP ve sosyalist partilerin tabanı ile çelişkiye düşmesini sağlamaktır. Bu bir tuzaktır.
Devlet Bahçeli ilk defa doğru söyleyerek, Sinan Oğan’ın gerçeklikte bir oyunun olmadığını açıkça belirtmiştir. Çünkü bu tezgahın baş sorumlularından birisi de kendisi olduğu için, gerçeğin ne olduğunu çok iyi bilmektedir. MHP’nin oyları ise gerçeklikte yüzde 5-6’yı geçmemektedir ve seçim öncesi anketlerin MHP ölçümü aslında doğrudur.
Bütün bunlara rağmen, bütün seçmenler yoğun ve kitlesel olarak ikinci tur için seferber olmalı ve Sayın Kılıçdaroğlu için oy kullanmalıdırlar. Sandıklara da güçlü bir şekilde sahip çıkarak, rejimin açıktan darbe yaparak meşruluğunun elinden alınmasına çalışmak gerekir. Meşruiyetini yitiren bir rejimin de ömrü kısa olacaktır.
Daha geniş bir değerlendirmeyi ikinci turdan sonra yapacağız.
Dipnot:
1-https://www.cumhuriyet.com.tr/turkiye/yandas-yazar-soylunun-secim-oncesi-tahminini-aktardi-yuzde-4950-gibi-biter-2082061