AKP’nin Kuşatması Karşısında CHP
Bundan önceki makalede (CHP ve AKP Yakınlaşması Üzerine), AKP’nin temel stratejik hedefini ve bu hedefe ulaşmak için hazırlamış olduğu taktik planları ele alarak, nasıl onun rejimi koruma refleksini, rejimi ilerletme hedefi ile birleştirerek özel olarak CHP’yi ve genel olarak da muhalefeti kuşatmak istediğini ele aldık. AKP, rejimi pasif bir şekilde savunmaktan ziyade, onu aktif bir şekilde yani onu ilerletmeyi ve daha da oturtmayı öngören bir politika uygulamaktadır. Rejim inşasını durdurmanın yenilmek ile eşanlamlı olduğunu iyi bilmektedir. Peki CHP AKP’nin bu strateji ve siyasetine karşı nasıl bir politika geliştirmelidir?
AKP’nin Kuşatması Karşısında CHP
Kemal Erdem
Bundan önceki makalede (CHP ve AKP Yakınlaşması Üzerine), AKP’nin temel stratejik hedefini ve bu hedefe ulaşmak için hazırlamış olduğu taktik planları ele alarak, nasıl onun rejimi koruma refleksini, rejimi ilerletme hedefi ile birleştirerek özel olarak CHP’yi ve genel olarak da muhalefeti kuşatmak istediğini ele aldık. AKP, rejimi pasif bir şekilde savunmaktan ziyade, onu aktif bir şekilde yani onu ilerletmeyi ve daha da oturtmayı öngören bir politika uygulamaktadır. Rejim inşasını durdurmanın yenilmek ile eşanlamlı olduğunu iyi bilmektedir.
Peki CHP AKP’nin bu strateji ve siyasetine karşı nasıl bir politika geliştirmelidir?
AKP’nin rejimi ilerletmek ve oturtmak için nasıl kapsamlı bir stratejik plan hazırladığını kapsamlı olarak iki uzun makalede (1) ayrıntılı ele aldık. AKP rejimi tamamlamak isterken aynı zamanda muhalefeti de kendi içinde bölen ve onu kuşatan bir politika izlemektedir. Bütün mesele, onun bu stratejisine karşı nasıl bir stratejinin ve politikanın uygulanacağını bilmektir. Aksi taktirde, muhalefet uzun yıllar belini doğrultamayacak bir durum ile karşı karşıya kalacaktır.
AKP’nin durdurulması noktasında, CHP’nin toplumsal yeri ve konumu büyük bir öneme sahiptir. CHP ya AKP’nin iktidardan indirilmesine ve rejimini yıkmaya önderlik edecek ya da toplumsal tabanını kaybederek küçük bir parti haline gelecektir.
Peki CHP AKP’yi nasıl durdurabilir ve bugünkü CHP yönetiminin böyle bir gücü ve anlayışı söz konusu mudur?
Birinci soruya, yani CHP’nin AKP’yi nasıl durdurabileceği sorununa geçmeden önce, mevcut yönetimin böyle bir gücü ve anlayışının olup olmaması noktasında birşeyler söylemek gerekmektedir.
Bundan önceki makalede de belirttiğimiz gibi, CHP’nin AKP ile yakınlaşması, güçlü ve doğru bir stratejik perspektife yani AKP iktidarının yıkımına bağlanan bir strateji temelinde ele alındığı zaman doğrudur. Böyle bir stratejinin “rejimin yasallığının dışına çıkan” bazı politikaları da gerektirdiğini baştan kabul etmek gerekir. Geçerken belirtelim ki, “rejimin yasallığı” ile “meşruiyetin yasallığı” aynı şey değildir. Buna örnek olarak Gezi Direnişi verilebilir. Rejimin yasallığı açısından Gezi Direnişi yasadışıdır ama halkın geniş kesimleri için bu direniş meşru ve yasaldır.
Yeni CHP yönetiminin çizmiş olduğu siyasi profil, mevcut rejimin yasallığının da dışına çıkarak ve çok karmaşık bir politika uygulayarak AKP rejimini yıkmaktan ziyade, daha çok onunla iyi geçinerek ve onun seçmen tabanını etkileyerek seçimlerde bir zafer kazanmaya dönüktür. CHP yönetimi seçimlerdeki bu zaferle hükümete gelerek, azar azar AKP rejimini tasfiye etmek istemektedir. AKP rejiminin mevcut çerçevesi içinde bu stratejinin bir geleceği yoktur. Böyle bir yolda ilerleyen CHP zamanla “rejime iliştirilmiş bir muhalefete” dönüşecektir.
Yapılması gereken, AKP’nin yapmış olduğunun bir benzerini ama devrimci- demokratik bir versiyonunu gerçekleştirmektir. AKP’nin kendisi, Kemalist rejimin bir zamanlar onun önüne koymuş olduğu engelleri, bu Kemalist rejimin sınırları içerisinde kalarak aşmamıştır. Tam tersine, Kemalist rejimin yasallığının dışına çıkarak ve bu yasadışı olanakları yasal olanaklar ile birleştirerek iktidarın iplerini tamamen ele geçirmiştir. Gülen Cemaati ile ittifak halinde yapılan Ergenekon Komplosu buna en güzel örnektir. Aynı şekilde Ergenekon Komplosu’nun başka bir versiyonu olan “15 Temmuz Komplosu” da başka bir örnektir. AKP her seferinde yasadışı yollara ve olanaklara başvurarak önündeki siyasi ve askeri engelleri eleyen bir yol izlemiştir. Böyle bir hareket karşısında, tek onun çizmiş olduğu politik sınırlar içinde politika yaparak iktidara gelmek için çalışmak, boşa kürek çekmekle eşanlamlıdır.
O halde ne yapmalı?
1-AKP ile yakınlaşmayı MHP ve uzantılarının tasfiyesine bağlamak: Erdoğan MHP’den kurtulmak istemektedir ya da en azından onu baskı altına alarak, MHP kadrolarının devlet içinden tasfiyesini gerçekleştirmek istemektedir. Bunun için de MHP’den kurtulmak için gerekli hukuki temeli oluşturmak istemektedir. CHP AKP’nin bu isteğini karşılamalıdır. Bunun için AKP ve diğer partiler ile birlikte ya seçim sistemini yüzde 40 artı bir ya da parlamenter sisteme temelinde değiştirmelidir. Bunun dışında başka bir Anayasa değişikliğine gitmemelidir. AKP’nin MHP karşısında rahatlatılması, AKP ile MHP arasında çelişkilerin daha da keskinleştirilmesine neden olarak, ikisi arasındaki kavgayı daha da şiddetlendirecektir. MHP’nin pasifize edilmesi, CHP’nin de çıkarınadır.
2-AKP-MHP kavgasını DEM Parti ile yakınlaşmaya bağlamak:AKP’nin eli MHP karşısında rahatlatılırken ve AKP ile MHP arasındaki kavga şiddetlenirken, CHP bir yandan bu yangına benzin dökerken ve AKP’yi bu mücadelede taktik olarak desteklerken, öte yandan da DEM Parti ile güçlü bir ittifaklık ilişkisi örmeye çalışmalıdır. Çünkü AKP’nin MHP’den sonraki hedefi, CHP ile DEM’i bölerek ikisini ayrı ayrı tasfiye etmeye çalışmak olacaktır.
3-DEM Parti ile ittifakı “Demokratik bir Cephe”ye genişletmek: CHP ile DEM Parti arasındaki ilişkiler diğer küçük partileri de içine alacak şekilde genişlemeli ve hem parlemento zemininde hem de parlamento dışında güçlü toplumsal dayanaklar oluşturacak şekilde oluşturulmalıdır. Özellikle de AKP’nin tekrar zorbalığa başladığı bir durumda, büyük korsan ve demokratik gösteriler düzenleyecek bir kapasiteye sahip olmak gerekmektedir. Hatta Gezi Direnişi türü bir direnişi örgütleyecek düzeyde olmak gerekir.Amaç MHP ile vuruşarak zayıflayan AKP’yi Gezi direnişi gibi direnişlerle daha da zayıflatarak, onun cesaretini kırmaktır.
4-Anayasa tartışmasında Cephe’nin tek bir anlayışa sahip olmasını sağlamak: Daha önceki makalelerde AKP’nin MHP’yi bastırdığı zaman, Anayasa tartışması ile bütün muhalefeti kendi arasında bölen bir politikayı devreye sokacağını belirttik. Anayasa tartışmasının bir yönü seçim sistemini değiştirmek ise öteki yönü de sözde bir “Kürt özerkliği” havucu ile CHP ile DEM’i bölerek, ikisini daha sonra ayrı ayrı kafeslemektir. Anayasa tartışmasında CHP ile DEM’in ortak bir söyleminin olması zorunludur. AKP, DEM ve Kandil üzerinde bilerek baskı kurarak ve bu baskıyı da Anayasa tartışmalarında kendi çizgilerine gelmeleri karşısında esnetme taktiği uygulamaktadır. AKP yeni Anayasa içerisine, Kürt özerkliği ile birlikte, laikliğin tam tasfiyesi ve bütün özgürlüklerin kaldırılmasını koyarak Tek Adam Diktatörlüğü’nün daha da kurumsallaşmasını sağlamaya çalışmaktadır. Bu kurumsallaşma aynı zamanda, seçim sisteminin etrafının, İran’daki gibi rejim tarafından tamamen kuşatılması anlamına gelmektedir. Böyle bir durumda seçimler formaliteye dönmüş olacak ve rejimin istemediği kişiler ne aday olabilecek ne de sandıktan çıkabilecektir.
AKP’nin Kürt özerkliği havucu ile demokratik muhalefeti bölmesi karşısında CHP ne yapmalıdır?
CHP bu noktada öncelikle DEM Parti ile ortak bir söylem geliştirme arayışında olmalıdır. DEM Parti’nin bir Kürt özerkliği havucunu kabul etmemesi için girişimlerde bulunmalıdır. Ama bunu yaparken özerkliğe karşı olduğu imajı oluşturmadan bunu yapmalıdır. Demokratik olmayan bir rejimde özerkliğin içinin boş olduğu ve bu tür sorunların gerçek bir demokratik cumhuriyetin ortaya çıktığı koşullarda tartışılması gerektiği söylemi etrafında bir söylem geliştirmelidir. Türkiye’de demokratik bir zeminin olmamasından dolayı özerklik tartışmasının zararlı olacağını DEM’li yöneticilere ısrarla belirtmelidir. DEM’in şu ya da bu şekilde özerklik politikasının arkasından gitmesi durumunda, çekimser bir tutum benimseyerek bu noktada tabanını serbest bırakmalı ama eleştirilerini de özerkliğe karşı değil ama Tek Adam Diktatörlüğü’nde bu özerkliğin hiçbir getirisinin olmayacağı üzerine yöneltmelidir. Başka bir deyişle eleştirilerini, özerklik talebini hedef almadan bu politikanın içeriğine doğru yöneltmelidir.
5-Gezi Direnişi tipi eylemlerle AKP’nin meşruluğuna darbe vurma: AKP’nin oluşturmuş olduğu “militarist rejim” karşısında tek yumuşak güçlerin kullanıldığı bir politika yürütmenin başarısız olacağı açıktır. CHP AKP’nin bir zamanlar yapmış olduğu gibi bir “aldatma siyaseti” aracılığıyla, AKP’nin siyasal dengesini bozacak taktikler üretmek zorundadır. Bugün AKP’nin en çok korktuğu şeyin büyük kitle gösterileri ama özellikle de Gezi Direnişi gibi eylemlerin olduğu boşuna değildir. Çünkü bu tür eylemler, kitlelerin huzursuzluklarının bir tür boşalma kanalları gibidir ve nerede duracağını da kimse bilemez. Tunus ve Mısır’da bu eylemlerin rejimleri devirmeleri tesadüf değildir.
İşte başta CHP olmak üzere “Demokratik Cephe” bu tür eylemleri dolaylı olarak organize etmesini bilmelidir. Ama bu eylemlerin sanki kendilerinden bağımsız gelişen eylemlermiş gibi organize edilmesi gerekmektedir. Bunun da gizli bir komite tarafından organize edilmesi ve yasal partilerin uzağında tutularak yapılması zorunludur. Bunun anlayışının geliştirilmesinden sonra, geriye kalan iş teknik bir iştir ki, Türkiye ve Kürdistan devrimci hareketi bunu rahatlıkla yapabilir.
AKP zorbalığının ve baskısının devreye girdiği bir durumda bu tür korsan gösteriler yaygın bir şekilde örgütlenerek (Gezi’deki gibi), Erdoğan ile AKP’nin imajına büyük bir darbe vurulmalıdır. Amaç MHP’nin bastırılması sonucunda ondan ümidini kesen ABD ile İngiltere önderliğinde Batı’nın, Erdoğan’a yaptırım silahını çekmesini sağlamaktır. Çünkü onlar da bu fırsatı kaçırmak istemeyeceklerdir. Bu gösterilerde hiç kuşkusuz büyük ölümler olacaktır. Ama bu ölümler, rejim oturduktan sonra onu yıkmak için verilecek bedelden daha az olacaktır.
Bu tür gösteriler örgütlenirken, CHP ile DEM Parti, sözde göstericiler ile rejim arasında arabuluculuk yapıyormuş gibi yaparak, göstericilerin taleplerini rejime dayatan bir rol üstlenmelidirler. Rejimin bu talepleri geri çevirmesi durumunda da, bir yandan açıktan rejimi teşhir ederken, öte yandan da gizliden göstericilere “devam” talimatları vererek, olayları sürekli germelidir. Amaç AKP rejimini dış dünyadan tecrit etmek ve Batı’nın yaptırım silahını çekerek, Erdoğan’ın meşruiyetini yok ederek, devlet içinde büyük çatlaklar oluşturmaktır. Bu gösteriler ile bir yandan, Erdoğan’ın devletin başından uzaklaştırılmasını, öte yandan da Ordu ve polis gibi güçlerin tarafsızlaşmasını sağlamaya çalışmak gerekir. Ama bütün bunları da, AKP’nin seçim hilesinin yok edilemesine bağlamak gerekir. AKP’nin 2011’den itibaren verdiği bütün vatandaşlıkları iptal edip ve yerine oturum kartları vererek, yeni bir nüfus sayımı yaparak , seçmen kütüklerindeki hayali seçmenleri eleyerek, hilesiz bir seçim sistemi kurmak gerekir. Aksi taktirde muhalefet seçim zaferini unutsun.
İşte AKP ile başlatılan “yumuşama” süreci böyle bir iktidar perspektifi ve mücadele taktiklerine bağlanmalıdır. Aksi taktirde Erdoğan ile AKP’nin ekmeğine yağ sürmekle sonuçlanacaktır.
Yeni CHP yönetiminin böyle bir stratejik perspektifi ve vizyonunun olmadığını ve bu sürecin sonunun büyük hüsran olacağı kendiliğinden anlaşılır.
Dipnotlar:
1-Bakınız “AKP-MHP Kavgası ve Muhalefet” ile “CHP ve AKP Yakınlaşması Üzerine”