Çanlar Kimin İçin Çalıyor? - Son

AKP ile MHP arasındaki kavganın doğası Kandil tarafından yeterince anlaşılmış değildir. Masanın üstünde çok iyi anlaşan iki parti gibi görünmelerine karşın, AKP ile MHP masa altında sürekli olarak birbirlerine tekme atmaktadırlar. Erdoğan’ın İmralı Açılımı bizzat MHP’den kurtulmak içindir ve özünde ona karşı yapılmaktadır. Kandil Erdoğan ile Bahçeli arasındaki çelişkiyi daha da keskinleştirmeli ve Erdoğan ile Bahçeli’yi kanlı-bıçaklı hale getirmelidir. Başka bir ifade ile KANDİL BAHÇELİ’Yİ ERDOĞAN’A BOĞDURTMALIDIR!

Çanlar Kimin İçin Çalıyor? - Son

Çanlar Kimin İçin Çalıyor? - Son

Kemal Erdem

Kandil’in Erdoğan ve Öcalan Karşında Zor Görevi-III

Kandil’in olması gereken stratejik planını ortaya koymadan önce, AKP’nin stratejik planının birçok aşamasını ortaya koyalım ve bu aşamaların nasıl iç içe geçirilmek istendiğini belirtelim. Böylece Kandil’in AKP’nin stratejik planında nereye saldıracağının da iskeleti ortaya çıkmış olacaktır. AKP’nin genel stratejik planının farklı özel parçalara bölünmesi kısaca şu şekildedir:

1-Birinci stratejik aşama: CHP ve DEM-PKK ile yakınlaşarak, MHP’den kurtulmak ve onu yavaş yavaş devlet içinden söküp atmak. MHP devletten atılırken onun yerine AKP kadrolarının geçmesini sağlamak. Böylece AKP devleti yekpare kontrol altında tutma olanağını elinde bulundurmuş olacaktır. Bu süreçte CHP ve DEM kadrolarını devletten uzak tutmak istemektedir. Yine AKP bu birinci aşamada, gelecek olan ikinci aşama için de hazırlık yapmaktadır. Bu hazırlığın ise İran ve Suriye’de HTŞ ve yine Irak’taki Sünni ve Kürt güçler ile PKK’yi çevreleme olduğundan şüphe yoktur.

2-İkinci stratejik aşama: Birinci stratejik aşamada MHP’yi devletten atan ve zayıflatan AKP, ikinci stratejik aşamada PKK’nin Kandil ve etrafındaki askeri ve politik güçlerini İran ve Irak’taki Sünni güçler ile ezmek için harekete geçecektir. DEM’i de devlet gücünü elinde bulundurduğu için sürekli baskı altında tutacaktır. Aynı durum CHP için de geçerlidir. AKP “devlet terörü”nü kullanarak muhalefetin tehdit olmaktan çıkarılacağına inanmaktadır. PKK’nin Kandil ve etrafında  İran ile ezilmesinden sonra, içeride giderek kendi rejimini oturtmaya çalışacak ve muhalefeti tamamen kafesleyecektir.

3-Üçüncü stratejik aşama: Hem İran’ı hem  Suriye’de HTŞ’yi yine Irak ve KDP’yi de yanına alarak Rojava’da PKK etkisinin kırılmasına geçiş ve buranın Türkiye-KDP-HTŞ ortak nüfuzuna dönüştürülmesi olacaktır. Bu sonuncu aşama özellikle Trump sonrası dönemde düşünülmektedir. Çünkü Trump döneminde bu mümkün olmayabilir ama ABD’de Trump sonrasında bir Demokrat Parti hükümeti döneminde bunun koşullarının ortaya çıkması mümkündür. Çünkü ABD’de Trump sonrasında seçimleri Demokrat Parti kazanırsa HTŞ’yi kontrol eden Körfez monarşileri Türkiye ve İran’a kısmi olarak yanaşabilirler ve bunun sonucunda HTŞ Türkiye ile aynı hizaya gelebilir.

İşte Kandil AKP’nin bu üç stratejik aşamayı birbirine bağlamasına engel olmalı ve onun stratejisini işlemez hale getirmelidir. Ama bunun için kendi stratejisi AKP’den üstün olmalıdır. O halde AKP için yaptığımız stratejik analizin bir benzerini KCK için de yapmamız gerekir. Bu temelde KCK’nin genel stratejisinin farklı özel aşamaları şu şekilde olabilir:

1-Birinci stratejik aşama: DEM’in AKP ve CHP ile azami derecede yakınlaşmasını sağlamak ve AKP’ye MHP ile meşru zeminde “siyasi boşanma” olanağı sağlamak. Bu temelde Cumhurbaşkanlığı seçim sistemini yüzde kırka düşürmek ve parlamenter sisteme dönmek.AKP’nin MHP’den kurtulurken ve onun kadrolarını devletten atarken AKP’nin bu yerlere geçmesine engel olmaya çalışmak. Bunun için de AKP-CHP-DEM koalisyonu kurmak. DEM ile CHP devlette kadrolaşmak için AKP ile koalisyon kurmalıdır ve devlet içine demokrat kadroları göndermelidir. Bunun oportünizm ile bir ilişkisi yoktur. Hem AKP ile koalisyon kurulabilir hem de ona karşı mücadele edilebilir. Bu gayet mümkündür. Sadece yaratıcılık gereklidir!

AKP bu koalisyon ya da anlaşma ile bağlandığı zaman MHP ile büyük bir mücadeleye girişecektir. Bu mücadele sandığı kadar kolay olmayacaktır ve özellikle Batı’lı güçlerle de kanlı-bıçaklı olacaktır.Bu mücadele AKP’yi sürekli zayıflatacak ve CHP ile DEM’in desteğine bağımlı kılacaktır.

PKK bu zaman zarfında yani AKP MHP ile mücadele içerisindeyken, İran ile kontrollü bir çatışmaya yönelmelidir. İran ile bu çatışma, başta İsrail olmak üzere ABD ile müttefiklerini İran’a karşı harekete geçirerek İran’ın baskı altına alınmasına neden olacaktır. İran ile çatışma çok önemli üç problemi çözecektir:

a-PKK İsrail ile Trump ABD’sinin önceliği olan İran’a karşı gerildiği zaman, bu güçleri Rojava’yı koruması için yanına çekmiş olacaktır. Özellikle İsrail hava gücünü kullanarak HTŞ üzerinde caydırıcı bir etki kurmuş olacaktır. ABD de Körfez üzerindeki baskısını kullanarak HTŞ’nin dizginlenmesini ve AKP’den uzak tutulmasını sağlayacaktır.

b-PKK’nin İran ile kontrollü savaşı, İran üzerinde başka güçlerin de baskısını kuracağı için, AKP’nin ikinci stratejik aşamada hedeflediği İran ile birlikte PKK’yi Kandil’de ezme hedefi boşa çıkmış olacaktır. Çünkü İran böyle bir ortak operasyona uluslararası baskıdan dolayı yanaşamayacaktır.

c-İran ile kontrollü çatışma, Rojava’dan gerilla devşirmeye izin verecektir ve AKP anlaşmayı sona erdirip PKK üzerine döndüğü zaman, PKK İran ile ateşkes elde ederek elindeki güçleri AKP rejimine karşı yöneltme imkanı elde edecektir.

Elbette bu zaman zarfında PKK’nin kontrollü bir şekilde KDP ile YNK’yi Rojava’ya çekmesi ve böylece Rojava’nın ortak bir Kürt Yönetimi görünümüne kavuşturulması zorunludur. Bu durum İsrail’i daha fazla Rojava ile işbirliğine itecektir.

Bu birinci stratejik aşama Trump dönemi ile karakterize olacaktır ve bu dönemde İran rejimi düşer ya da zayıflarsa, Rojhilat’ın Rojava gibi özgür olması kuvvetle muhtemeldir. O zaman burada da büyük bir güç serbest kalacak ama çok dengeli ve dikkatli hareket etmek gerekecektir.

2-İkinci stratejik aşama: Bu stratejik aşama Trump döneminin bitmesi ve AKP’nin MHP ile mücadeleden zayıflamış ve yorulmuş bir biçimde çıkmasıyla karakterizedir. AKP verdiği tavizleri geri almaya çalışacak ve bu temelde CHP ve DEM ile koalisyonu bitirerek ve devlet içindeki demokrat kadroları atarak, PKK’ye karşı Kandil ve çevresinde büyük bir savaşa girişecektir. Ama bu savaşta artık yalnız kalmıştır ve hem içte hem de dışta tecrit edilmiş durumdadır. PKK bu savaşa yaklaşık olarak 50-100 bin arası bir gerilla gücü ile ve içeride ise 250-300 bin üzerinde bir milis gücü ile hazırlanır. Amaç toplumu dehşete düşürecek bir çarpışma yaratmaktır. Ortaya çıkacak insan kaybı Vietnam’da 1968 yılında, Kuzey Vietnam ile FLN’nin ortak  yaptığı TED Saldırısı ile aşağı-yukarı aynı olacaktır. Yaklaşık olarak 150-200 bin arası bir güvenlik gücü ile sivil insan kaybı kaçınılmazdır. Tek Türkiye değil bütün dünya dehşete düşecektir. TÜRKİYE KAMUOYUNDA PKK’NİN SİLAH YOLU İLE BİTİRİLMESİ FİKRİNİN DE SONU OLACAKTIR. KISACASI BÜTÜN KAMUOYUNUN DÖNÜŞÜMÜ GERÇEKLEŞECEKTİR. Bu savaş sonunda AKP yenilecektir.

3-Üçüncü stratejik aşama: İkinci stratejik aşamanın sonunda ortaya çıkan büyük savaşa Batı’lı devletler ama özellikle ABD Erdoğan’a yaptırım silahını çekerek karşılık vereceklerdir. Hatta bunun için DEM ile CHP Batı’da gizlice bunu tetiklemek için çalışmalıdırlar. Özellikle ABD’de Demokratlar hükümete gelirlerse bu yaptırım silahı ile Erdoğan’ın iktidardan düşmesi hemen hemen kesindir. KCK’nin silahlı gücü ile desteklenmiş olan bir DEM-CHP hükümetinin kurulması ve demokratik cumhuriyet yönünde reformlar yaparak üstten aşağı doğru bir demokratik cumhuriyet kurulur.

AKP rejiminin yıkılma sürecinde esnek bir politikanın geliştirilmesi olanağı asla dışlanmamalıdır. PKK ile AKP savaşı sırasında Batı Erdoğan’a karşı yaptırım silahını çekerse, PKK-DEM-CHP ekseni Erdoğan ile kapsamlı bir anlaşma yaparak, iktidarın barışçıl devri gerçekleşebilir. Bu anlaşma Erdoğan ile ailesinin güvenliği karşılığında ve onlara bir miktar para bırakarak (1 milyar dolar gibi), daha önce çalınan paraların devlete geri verilmesi karşılığında olabilir. Yine bu anlaşma Erdoğan’ın yargılanma için başka devletlere verilmemesini de kapsamalıdır. Erdoğan ev hapsine alınarak hayatının geri kalanını bu şekilde geçirmesi karşılığında iktidardan yumuşak bir şekilde de indirilebilir. Böylece ülke içsavaşa düşmekten kurtulur. Erdoğan’ın bunu sağlaması karşılığında ev hapsine alınarak ve yurtdışına verilmeyerek ömrünün son kalanını özgür bir şekilde geçirmesi sağlanabilir. Bu durum politik islam tabanının demokratik cumhuriyete entegre edilmesine de yardımcı olacaktır. Devrimci ve demokratik hareket kör düşmanlık ile hareket etmemelidir, sadece çıkarlarını doğru formüle etmesini bilmelidir. İntikamcı duygular yarardan çok zarar getirebilirler.

Abdullah Öcalan’ın gizli ajandası takip edildiğinde, bu sürecin sonunda ortaya çıkacak olan politik manzara aşağı-yukarı budur. Bu çizgi 2013-2015 arası süreçte Öcalan’ın ortaya koyduğu politikanın güncellenmiş halidir.

Bu yukarıda üç aşamada oluşan politikanın bazı noktalarını netleştirmek gerekmektedir. Bunlardan ilki AKP ile MHP arasındaki kavga ile ilgilidir.

AKP ile MHP arasındaki kavganın doğası Kandil tarafından yeterince anlaşılmış değildir. Masanın üstünde çok iyi anlaşan iki parti gibi görünmelerine karşın, AKP ile MHP masa altında sürekli olarak birbirlerine tekme atmaktadırlar. Erdoğan’ın İmralı Açılımı bizzat MHP’den kurtulmak içindir ve özünde ona karşı yapılmaktadır. Kandil Erdoğan ile Bahçeli arasındaki çelişkiyi daha da keskinleştirmeli ve Erdoğan ile Bahçeli’yi kanlı-bıçaklı hale getirmelidir. Başka bir ifade ile KANDİL BAHÇELİ’Yİ ERDOĞAN’A BOĞDURTMALIDIR! Bunun için de nasıl Devlet Bahçeli rol yapıyorsa Kandil de Bahçeli gibi rol yapmalıdır. Bahçeli Erdoğan’ın kendisine karşı olan İmralı Açılımı’na dört elle sarılarak, başka yollardan bunu baltalayan bir politika izlemektedir. Kandil de aynı şekilde Erdoğan’ın İmralı Açılımı’na dört elle sarıldığını gösteren bir yaklaşım ve dil kullanarak, bu açılım sürecinin başarıya ulaşmasını istediğini gösteren bir GÖRÜNTÜ oluşturmalıdır. Kandil bunu yaptığı andan itibaren, Devlet Bahçeli deliye dönecek ve panik olarak kontrolsüz çıkışlar yapacaktır.Kandil’in Öcalan’ı izlemede isteksiz ya da ikircikli olduğu izlenimi, Devlet Bahçeli’ye güç ve moral vermektedir.Kandil’in buna mutlak suretle engel olması gerekmektedir.

Bu stratejide ikinci sorun ise Erdoğan’ın barışı ya da çözümü PKK’nin silahlarını teslim etmesine bağlamasıdır. Erdoğan bu olmadığı taktirde savaş olacağını ve PKK’nin de silahlar ile birlikte gömüleceğini söylemektedir. Erdoğan BLÖF YAPMAKTADIR! Erdoğan’ın İmralı’da Öcalan ile masaya oturması, zaten MHP’den kurtulurken  PKK ile yıkıcı bir savaştan kaçınmak içindir. Hal böyleyken PKK ile nasıl savaşa tutuşacaktır! Bunu yaptığı zaman Trump’ın tuzağına düşmüş olacağını bilmiyor mu? Bundan dolayı bu doğru değildir ama elbette Rojava ve Kandil üzerinde baskı siyasetine devam edecektir.

O halde Kandil, AKP ile İmralı’daki Öcalan  üzerinden anlaşmayı tehlikeye atmadan, PKK’nin silahlarını nasıl elinde tutabilir ya da “saklaya”bilir? Kısaca da olsa bu meseleye bir açıklama getirmek gerekmektedir.

PKK’nin Ortadoğu’da tek başına silahları saklama olanağı yoktur. Sorun tek Türkiye olsaydı bu sorun olmazdı ama Türkiye jeopolitik gücünü kullanarak başka güçleri yanına çekmeye çalıştığı için, onun bu yıkıcı siyasetini aynı şekilde dengelemek zorunludur. Kandil AKP ile anlaşma yaparken silahlarını, HTŞ’nin yaptığı gibi yaparak koruyabilir! Nasıl HTŞ Hizbullah ve İran’a karşı pozisyon alarak yani ABD ile İsrail’in önceliklerine göre pozisyon alarak kendi üzerindeki baskıyı durdurmaya çalışıyorsa, PKK de bunun farklı bir versiyonunu yapacaktır. İran ile kontrollü bir çatışmaya geçiş ve bu temelde Batı ile anlaşma, Türkiye ve HTŞ üzerinde Batı’nın baskısını kurmaya yarayacağı gibi, İran’da kontrollü bir güç indirimi ve onun baskı altına alınması, Türkiye ile İran arasında varolan ve  PKK’ye yönelmiş olan gizli anlaşmanın da sonu olacaktır. AKP içeride MHP ile uğraşırken PKK’nin İran ile kontrollü bir çatışmaya sürüklenmesi aynı zamanda Türkiye ile İran’ı birbirinden ayırma girişimidir. Bu girişim bir yandan PKK’nin Ortadoğu’da  silahlı güçlerini saklama biçimiyken öte yanda da bu güçleri büyütme sürecidir. PKK silahlı güçlerini ABD ile İsrail’in çıkarları altına gizleyerek, AKP’nin uzanamayacağı bir yere koymuş olacaktır! Elbette ki Kandil bu girişimi diplomatik ve psikolojik bir operasyon ile örtmesini bilmelidir. Bu temelde yapacağı ise ipe un sermek olmalıdır.

Kandil Öcalan’ın silah bırakması çağrısı karşısında büyük memnuniyet duyduğunu ve Öcalan’ın barış vizyonunu paylaştığı söylem ve görüntüsü oluşturmalı mümkünse Devlet Bahçeli gibi rol yapmalı ve hatta “sevindirik” olduğunu dahi göstermelidir. Üç lideri (Erdoğan, Bahçeli ve Öcalan) tebrik etmeli ve bu barış sürecinin başarısı için onlara büyük destek olacaklarını ve asla sorunun kendilerinde kaynaklanmayacağı garantisini vermelidir. Ama nazikçe ve meydan okumadan bu görüntü arkasına kamuoyunun red edemeyeceği noktaları yumuşak bir şekilde yerleştirmeye çalışmalıdır.

Kandil silah bırakma koşullarını nazikçe bazı koşullara bağlayarak ve bu koşulların çözümü için de adresi ABD olarak gösterebilir. ABD ile Türkiye’nin anlaşması temelinde ve kendilerine garanti verilmeleri halinde silahları bırakacaklarını beyan edebilirler. Kandil silahların bırakılmasının koşullarını şu noktalar etrafında yapabilir:

1-Suriye’de siyasi istikrarın demokratik tesisi temelinde Kürt haklarının garanti altına alınması ve HTŞ’nin azınlıklara karşı devlet teröründen vazgeçmesi. Adil ve güvenilir bir seçimin yapılması ve HTŞ’nin başta Aleviler ile Dürziler olmak üzere halk üzerindeki devlet terörüne son vermesi. Suriye’de HTŞ odaklı olan devlet terörü durmadan silah bırakılmasının mümkün olmadığı.

2-IŞİD’in tamamen çökertilmesi ve yok edilmesi. Çünkü IŞİD tekrar harekete geçmiş durumdadır ve büyük tehlike barındırmaktadır. IŞİD ve cihatçı terörizm tehlikesinin tamamen yok edilmesi.

3-Suriye’de Kürtlere uluslararası bir korumanın sağlanması sözü ve bunun BMGK’de karar altına alınması yani resmileştirilmesi.

4-Birinci, ikinci ve üçüncü maddeler gerçekleşene kadar PKK’nin ya da PYD’nin asla Türkiye’ye bir tehdit olmayacağının BM nezdinde güvence verilerek teminat altına alınması.

5-Dördüncü maddenin işleyebilmesi için BM’nin bir uluslararası barış gücünü Rojava’da Türkiye ile SDG arasına yerleştirmesi önerisi.

6-Türkiye’de kuvvetler ayrımına dayanan ve asgari bir demokratik yapının olduğu bir politik düzene geçişin Kandil tarafından şart koşulması. Herkesin kaderinin sadece bir kişinin iki dudağı arasında olduğu bir düzende karşılıklı güvenin tesis edilmesinin mümkün olmadığı belirtilerek, Erdoğan ile AKP üzerinde toplumun genel baskısı kurulmaya çalışılmalıdır.

Elbette bütün bunlardan önce Kandil, ABD ve İsrail ile İran planı üzerinde çalışmalı ve İran ile çatışma taktiği bu yukarıdaki beş maddenin altına saklanmalıdır. İran’daki rejimin yıkılması sürecinde PKK’ye ihtiyacı bulunan ABD ile İsrail, bu gizli plan ile PKK’ye bağlandıkları için PKK’nin diplomatik hamlesini destekleyerek Türkiye üzerinde baskı kuracaklardır. Bunun sonucunda Erdoğan kendisine saldırmayan ama silahları elinde bulunduran bir PKK’yi kabul etmek zorunda kalacaktır! Zaten kısa bir süre sonra İran ile savaş başladığı zaman, silah bırakma baskısı kendiliğinden rafa kaldırılmış olacaktır.

Bu plandaki en büyük sorunlardan bir tanesi de ABD’nin PKK’yi AKP üzerine sürmek yani her iki tarafı savaştırmak için devrede olan direk ve dolaylı baskısıdır. Bu baskının nasıl bertaraf edileceği de çözüme bağlanmalıdır.

Trump İran rejiminin devrilmesine geçmeden önce Türkiye’de Erdoğan ile AKP’nin yıkılmasını istemektedir ve onun yerine ABD ve İsrail ile iyi geçinen bir iktidardan yanadır. MHP ile Devlet Bahçeli Erdoğan ile AKP’nin yerine geçmek için yanıp-tutuşmaktadırlar ve arka planda ABD ile gizli bir anlaşma yaptıklarından şüphe yoktur. Trump’ın Suriye’den asker çekme politikası, Rojava’yı zayıf göstererek Erdoğan’ın saldırması içindir ve bir kez bu saldırı olduktan sonra da hem güçlü bir şekilde Suriye’ye geri dönecek hem de PKK-PYD ile AKP’yi korkunç bir savaşa tutuşturarak ve bu savaşı bahane ederek Erdoğan’a ve Türkiye’ye yaptırımları devreye sokarak, Erdoğan’ı hem içte hem de dışta tecrit edecektir. Bu savaş iç politikada AKP-CHP-DEM yakınlaşmasını sona erdirecek ve AKP MHP’ye bağımlı hale gelecektir, ki MHP’nin bir darbesine kapıları ardına kadar açacaktır.

İşte Kandil ABD’nin PKK üzerinde AKP ile savaş baskısını Öcalan üzerinden AKP ile anlaşma siyasetini devam ettirerek durdurabilir. Trump’ın Suriye’den çekilme söylemi taktik ve aldatma olup, gerçeklikle alakası yoktur. Kandil bir yandan AKP ile anlaşma siyasetine angaje olursa ve “AKP ile tam anlaşma baskısını” İsrail ve ABD üzerinde baskı unsuru olarak kullanırsa ve bu baskıyı da İran ile bir savaş üzerinde anlaşma ile tamamlarsa, AKP ile bir savaşı durdurma olanağını elde etmiş olacaktır.ABD ile İsrail’in bir başka korkusu, AKP’nin Öcalan üzerinden Rojava’ya ABD ile müttefiklerini dışlayarak girmesidir. Bunu yaparsa AKP KDP’yi de kendisine bağlayacağı için, ABD ile İsrail bölgede büyük bir darbe yiyecektir. Kandil AKP’nin İmralı Açılımı’nı ABD ve İsrail üzerinde bir baskı unsuruna çevirebilir/çevirmelidir. Ama bunun için anlaşmaya dört elle sarıldığını göstermelidir. ABD Suriye’den taktik olarak çekilirken, AKP ile PKK-PYD’nin savaşmaması hatta tam tersine uyumlu bir görünüm sergilemesi sadece Trump’ı çıldırtacaktır. Kandil kendisini Trump’ın kötü politikalarından korumasını bilmelidir. Trump AKP’den nefret ettiğinden daha fazla PKK’den nefret etmektedir ve her ikisini de savaştırarak zayıflatıp tasfiye etmek istemektedir.Onun Gazze’de Filistinlilere yaptığı ve acımasızlığı herkese ders olmalıdır.

Kandil’in AKP ile ABD karşısındaki temel tutumu zaman kazanmaya ya da zamanı uzatmaya dönük olmalıdır. Hiçbir gücün stratejisinin içerisine tam girmeden ama onların politikalarına da cepheden karşı koymadan ama yan yollardan asıl amaçlarını baltalayan bir siyaset izlemelidir. Kandil AKP’nin istediği silahları ABD ve İsrail ile İran’a karşı “iş yaparak” koruyacak, ABD’nin AKP’ye karşı istediği savaşı ise Öcalan üzerinde AKP ile anlaşarak ve AKP’ye daha fazla yanaşıyormuş gibi yaparak durduracaktır. Bir gücü bir yerde tatmin ederken, başka yerde “ayağına basacak”tır. Bir tavizin başka bir yerdeki bir önlem ile dengelenmesi PKK’yi sürekli dengede tutacaktır.

Kandil’in hedefi AKP ile anlaşmayı silah bırakmanın dışında bir ateşkes çerçevesinde tutmak olmalıdır, ki Erdoğan MHP ile mücadelesinden dolayı buna gelecektir. Başka çaresi yoktur. ABD ile olan ilişki de, onun AKP ile savaşma baskısına direnme ve zaman kazanmaya dönük olmalıdır. Trump seçimler gelmeden İran rejimini yıkmak istemektedir ve onun İran rejimini yıkmak için harekete geçmesini AKP yıkılmadan önce gerçekleşmesini sağlamak gerekmektedir. Çünkü AKP’nin yıkılması, PKK’nin de ezilmesi olacaktır. AKP’nin yerine gelecek olan bir MHP iktidarı, Türkiye’yi tamamen Batı’nın yanına demirleyeceği için, ABD için PKK’nin bir önemi kalmayacaktır. PKK’nin AKP ile MHP ilişkisinde mesele sadece şudur: MHP PKK’yi iki yıl sonra, AKP ise beş yıl sonra tasfiye etmek istemektedir. Aradaki fark sadece zaman farkıdır ama bu zaman farkı PKK’ye manevra imkanı vermektedir.

Bugün genel olarak Kürtlerin ama özel olarak da PKK’nin karşı karşıya kaldığı durum, 1860-1870 arası dönemde Alman ulusunun durumuna benzemektedir. Prusya devleti Alman birliğini sağlamak için iki temel devleti zayıflatarak, Alman ulusunun birliği önünde engel olmaktan çıkarması gerekiyordu. Bunlar Avusturya ile Fransa devletleriydi. Bugünkü Kürdistan’ın durumuna benzer bir şekilde biri solunda (Avusturya İmparatorluğu) diğeri de sağında (Fransa İmparatorluğu) bulunuyordu. Alaman birliğinin temel sorunu, bu iki devlet ile ayrı ayrı nasıl karşılaşacağı ve yeneceği sorunuydu. Çünkü bu iki devletin çıkarları Alman birliği noktasında yani onun durdurulması noktasında çakışıyordu.  Bügün Kürt sorunun Türkiye ile İran’ı birbirine bağlaması gibi o zaman da Fransa ile Avusturya Alman birliği korkusundan dolayı birbirine bağlanmıştı. Ama devletler arasındaki rekabet, Prusya’nın Alman birliği için harekete geçtiği sırada,  bu iki devletin birlikte hareket etmesini önledi ve Bismarck iki devletin çıkarlarının kısa dönemli bu ayrılması fırsatını kaçırmadı ve her iki devleti de ayrı ayrı yenerek Almanya üzerindeki hakimiyetlerini sona erdirdi.

Abdullah Öcalan’ın ideolojisini az çok anlayan bir kişi, onun entelektüel faaliyetinin ana noktalarından birisinin, sömürgeci devletlerin nasıl birbirlerinden ayrılacağı ve bu temelde zayıf düşürülecekleri noktasında yoğunlaştığını gayet iyi bilir. Özellikle emperyalist rekabet ve bunun Ortadoğu ile Kürdistan’a yansımaları, Öcalan tarafından bir manivela gibi ele alınmakta ve PKK’nin mücadelesinde kullanılmaktadır. İşte AKP ile varılmak istenen taktik anlaşma, bu karmaşık küresel ve bölgesel ilişkiler içerisine sokulan bir “kama” olup, farklı güçleri birbirinden ayırmak ve onları birbirine karşı kullanmak için tasarlanmıştır. Öcalan’ın siyaseti Bismarck gibi Kürdistan’ın solunda yani İran’dan başlayan ve sağında yani Türkiye üzerinde biten bir savaş sistemini öngörmektedir. Bütün stratejik perspektifin bu temelde kurulması zorunludur.

Yüzyıldan beri ilk defa emperyalist dünya siyaseti, genel olarak Kürtlerin etrafında ama özel olarak da PKK’nin etrafındaki ittifak sistemlerinin parçalanması olanağını ortaya çıkarmıştır. Bügün dünya siyasetindeki yarılma birinci dünya savaşı öncesindeki yarılmaya benzemektedir. Bu yarılma tek PKK’ye kuşatmadan çıkma imkanı vermemektedir ama Türkiye ve İran’daki faşist rejimleri de yıkma ve de bu iki ülkeyi demokratik cumhuriyete taşıma imkanı da vermektedir.

AKP ile İmralı üzerinden yapılan anlaşma siyasetinden sonra, PKK’nin önünde iki büyük muharebe bulunmaktadır: İran ve Türkiye. İran ile olacak muharebe daha çok taktik bir yapıya sahiptir ve Türkiye ile olacak olan muharebeye bir manevra şeklindedir. İran ile muharebe özünde Türkiye’nin ittifak sisteminin daraltılmasıve PKK’nin anlaşma süresi boyunca güçlerinin korunması ve büyütülmesi ile karakterizedir. Anlaşma ya AKP tarafından ya da onu iktidardan indiren MHP tarafından bitirildiği zaman, PKK Türkiye ile tekrar savaşa tutuşacaktır ve işte bütün bu manevralar onu Türkiye’deki faşist rejim karşısında sürekli güçlü kılacaktır. Anlaşmanın bitiminde Türkiye kendisini yarım ay şeklinde kuşatan ve güçlü emperyalist devletlerle ittifak halinde bulunan bir Kürt hareketi ile karşı karşıya bulacaktır.

AKP ile anlaşma taktiğinin KCK için bir diğer kazanımı da Türkiye’nin legal siyaseti içinde DEM eksenli ortaya çıkacaktır. Nasıl her ilacın bir yan etkisi olursa, Erdoğan’ın İmralı Açılımı’nın da AKP için bir olumsuz yan etkisi olacaktır. Erdoğan CHP’yi içten karıştırıp ve zayıflatırken, PKK ile anlaşıp Öcalan’ın tecritten çıkarıp neredeyse DEM’in başına geçmesini sağlarken, DEM’in büyümesine de dolaylı katkı sağlamış olacaktır. Öcalan ile anlaşarak onun neredeyse serbest kalması, Türk ulusunun gözünde Abdullah Öcalan ile PKK’nin “terörist” imajını yok edeceği gibi, DEM’in de hızla “Türkiye partisi” olma yolunu açacaktır. DEM’in büyümesi hem CHP’nin hem de AKP’nin belirli bir taban daralmasına neden olacaktır. Erdoğan rejimini kurtardıktan sonra, tekrar DEM ile PKK üzerinde devlet terörüne başlayarak, bu iki hareketi  tekrar terör kategorisine koymaya çalışacaktır ama bunu başaramayacaktır. Öcalan’ın stratejisi legal alanda DEM’in büyütülmesini, yasadışı alanda da PKK’nin silahlı güçlerinin büyütülmesini gerekmektedir. Bundan dolayı Öcalan Kandil’in fazla legal siyasete karışmadan kendi alanı içinde yani yasadışı alanda üzerine düşen görevleri yerine getirmesini istemektedir. Kandil kendi alanı içindeki görevlerini layıkınca yerine getirdiği zaman, legal alandaki güçler zaten güçlenmiş olacaktır. SORUN LEGAL ALANDA DEĞİL YASADIŞI ALANDA YATMAKTADIR!

O zaman KCK’nin stratejisini özetleyelim:

1-AKP ile masaya otur ve AKP’yi iktidarda tut;

2-MHP’yi iktidarın dışında tut ve devletten at.

3-Devletten atılan MHP’nin yerine AKP’nin geçmesine engel ol ve onunla AKP-CHP-DEM koalisyonu kur;

4-AKP-CHP-DEM koalisyonu aracılığıyla demokratik reformları yap ve halka daha fazla özgürlük için CHP ve DEM’e oy vermesi için dolaylı çağrı yap;

5-ABD ile İsrail’i yanında tut ama AKP ile savaş baskısından kurtul;

6-ABD ve İsrail ile birlikte İran’ı baskı altında tut;

7-KDP ile YNK’yi Rojava’ya yanına çek;

8-ABD,İsrail, KDP ve YNK ile birlikte HTŞ’yi Rojava’dan uzak tut;

9-AKP-MHP kavgası sona ererken, İran ile ateşkes elde et;

10-AKP ya da MHP PKK’ye karşı savaşa tekrar başlarken, büyük bir mevzilenme gerçekleştir ve şiddetli bir savaş ile rejime büyük bir bedel ödet ve rejimi yık.

PKK’nin İmralı üzerinden AKP ile yapacağı taktik anlaşma, 1939 Sovyet-Nazi paktında olduğu gibi, Erdoğan ile AKP’yi bütün müttefiklerinden ayırma ve onlarla bir düşmanlığa sürüklenme ve de en sonunda onun bazı müttefiklerini yanına çekmeye yardımcı olacaktır. Büyük muharebe gelip çattığında, AKP müttefiksiz kalmış, PKK müttefik yelpazesini genişletmiş ve hem legal alanda hem de savaş alanında güçlerini azami derecede büyütmüş olacaktır.

Türkiye ile PKK arasındaki büyük muharebeden sonra faşist rejimin yıkılması kaçınılmazdır. Çünkü bu muharebe öyle bir duruma yol açacaktır ki, Türkiye’de hiçbir hükümet tutunamayacaktır. Bütün savaş yanlısı partiler seçimlerde sandığa gömülecektir. Savaşa karşı olan partiler ise  büyük bir toplumsal güce ulaşacaklardır. Eğer bu sürece DEM üzerinden Abdullah Öcalan önderlik eder ve büyük reformların yapılmasına ön-ayak olursa ve de Türkiye’yi demokratik cumhuriyete taşırsa, ikinci bir Atatürk olması kuvvetle muhtemeldir.

Demokratik cumhuriyetin reformlarla kurulması sürecinde büyük hatalar yapılmadığı ve Türk ulusunun hassasiyetlerine dikkat edildiği zaman Türk ulusu Abdullah Öcalan ile PKK’yi bağrına basacaktır! Türk ulusunun hassasiyetleri ise kısaca şu noktalarda toplanır: Cumhuriyetin tekrar güçlü bir şekilde tesis edilmesi, laikliğin tesisi, 30 Ağustos, 23 Nisan ve 19 Mayıs günlerinin kabul edilmesi, Türk bayrağına dokunulmaması, İstiklal Marşı’na dokunulmaması, Atatürk’ün cumhuriyetin kurucusu olarak kabul edilmesi, Kürtler ile Türklerin birbirlerinden ayrışmaması ve şehitler ile gazilerin haklarına ve gururlarına dokunulmamasıdır. Eğer Abdullah Öcalan Türk ulusunun bu sütunlarına dokunmadan cumhuriyeti demokrasi ile taçlandırırsa, Türk ulusu onu ikinci bir Atatürk gibi bağrına basacaktır. Bundan kimsenin şüphesi olmasın!

Türkiye Cumhuriyeti’nin DEM-CHP ve PKK önderliğinde bu sosyal ve tarihsel dönüşümünün başta Ortadoğu olmak üzere Avrupa ve Asya üzerindeki etkisi muazzam olacaktır. ”Türkiye modeli” önce Ortadoğu’ya yayılacak, Avrupa’da faşist rejimlerin zayıflamasına ve Avrupa’nın yoğun bir demokrasi sürecine tekrar dönmesine neden olarak, küresel siyasetin derinden değişmesine ve dönüşmesine neden olacaktır.

Yazının sonuna doğru gelirken, çok önemli bir noktaya daha değinmek gerekir: Öcalan ile Kandil arasındaki ilişkiler sorununa. Kamuoyuna düşen bilgilerde KCK’nin dört parçasından (Kandil, Rojava, DEM ve Kürt Diasporası) üçünün Öcalan’ı sorunsuz izlediği ve sadece Kandil’in bazı noktalarda ayak dirediği belirtilmektedir. Elbette gerçek durumu şimdilik tam olarak bilmiyoruz.

Farzedelim ki durum böyledir ve Öcalan ile Kandil arasında iletişim sorunundan kaynaklanan bazı anlaşmazlıklar vardır . Kaldı ki devletin hedeflerinden birisi de zaten budur. Sorunun çözümünü çok kısa bir zamana sıkıştırıp ve yangından mal kaçırır gibi hareket etmesinin, Kandil ile Öcalan arasında sorun yaratması çok doğal bir durumdur. Burada sorun, Kandil’den değil devletin tutumundan kaynaklanmaktadır. Ama Kandil’in devletin bu tutumunu yönetmesini de bilmesi gerekir.

Öcalan girilen süreçte geri adım atamaz ve kaldı ki yukarıda da detaylı bir şekilde açıkladığımız gibi bu hem yanlıştır hem de PKK’nin çıkarına değildir. Öcalan geri adım atamayacağı için Kandil’in bir adım geri atıp Öcalan’a alan açması ve cepheleşmemesi çok önemlidir. Tek siyasi ve hukuksal çerçeveyi değil ama bazen liderlerin psikolojik durumlarını da iyi analiz etmek gerekmektedir.

Kandil Öcalan ile bir cepheleşme durumunda, Öcalan’ın risk alarak hareket edeceğini ve aşırı hareketlere girebileceğini hesap etmelidir. Eğer KCK’ in üç alanı (Diaspora, DEM ve Rojava)  Öcalan’ı izler ise, Öcalan Erdoğan ile ilişkileri daha fazla ileri götürerek ve devletin desteğini de alarak Kandil’e karşı bir askeri operasyona dahi girişebilir! Bu ihtimali asla dışlamamak gerekir. Bu KCK içinde büyük bir bölünmeye ve olayların kontrolden çıkmasına götürür. Bundan dolayı Kandil’in oldukça dikkatli hareket ederek, Öcalan ile cepheleşmemeye dikkat etmesi gerekmektedir.

Biz bu açılan süreçte, çok açık olarak Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın yanındayız ve onun AKP ile yapmış olduğu bu açılımı destekliyoruz.

PKK’nin Kandil önderliğinin, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerinden AKP ile yapılan taktik anlaşmayı devam ettirmemesi ya da gereklerini yerine getirmemesi durumunda çanlar güçlü bir şekilde PKK için çalacaktır!  

Bütün bunları yazıyorum ama bir korkudur beni alıyor! Bu uzun yazıyı sonlandırırken, okur çok haklı olarak bana şu soruyu soracaktır: Kandil Öcalan’ın çizgisini anlayarak bu çizginin gereklerini yerine getirebilir mi?

Geçmiş deneyime (2013-2015 arası) baktığımız zaman pek umutlu olduğumu söyleyemem. Ama Kandil’in Öcalan’ı sorunsuz izlemesini elbette umut ediyor ve diliyorum.

(Bitti)

 

 

DİPNOTLAR:

1-Bundan önceki makalede (Halep Saldırısının Arkasında Kim var?), olayların sıcaklığı içerisinde, HTŞ’nin arkasında ABD ile müttefiklerinin olduğunu belirten bir tespit yapmıştık. Bu tespit genel olarak doğru olmasına karşın yine de genel olduğu için eksiktir. Bizim tahminlerimize göre HTŞ’nin arkasındaki temel güçler direk ABD, İngiltere ve İsrail’den ziyade daha çok Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Katar, Bahreyn ve Ürdün gibi ülkelerdir. ABD, İngiltere, İsrail, Fransa vs. bu Körfez monarşileri aracılığıyla kendi stratejilerini Suriye’de uygulamaktadırlar.

2-IŞİD üzerine olan şu üç makaleye daha fazla bilgi için bakılabilinir:

-IŞİD’in (İslam Devleti) Arkasındaki Güçler ve Stratejik Hedefleri:
http://www.komunistdunya.org/news.php?readmore=180

-IŞİD:Batı Emperyalistlerinin Ortadoğu’da “Truva Atı”:
http://www.komunistdunya.org/news.php?readmore=182

- “Cihatçı Terörizm”in Yeniden Yapılandırılması Üzerine:
http://www.komunistdunya.org/news.php?readmore=272

3-Bak: Kemal Erdem, “Cihatçı Terörizm”in Yeniden Yapılandırılması Üzerine.

4- https://www.indyturk.com/node/750107/yazarlar/ht%C5%9F-lideri-colani-kimdir

5- http://demokratikbirlik.org/halep-saldirisinin-arkasinda-kim-var

6-Bakınız bu makale ile ilgili olarak demokratikbirlik.org sitesine

7- http://demokratikbirlik.org/pkk-ve-ortadogu-devrimi-kemal-erdem

8- https://www.agos.com.tr/tr/yazi/31651/ocalan-ile-gorusme-sonrasi-dem-parti-aciklama-yapti-ocalan-yeni-paradigmaya-katki-sunacak-kararliliga-sahibim