Devlet Bahçeli’nin Meral Akşener’e Desteği Ne anlama Geliyor?
Geçen yılın kasım ayından itibaren yazdığımız bir çok makalede, MHP ile İYİ Parti’nin bir “gizli ajandası” olduğunu ve bu iki partinin ayrı partiler olmalarına karşın tek bir strateji ile hareket ettiklerini belirttik. Bu stratejiye göre MHP AKP’ye yanaşarak onu sınırlayacak ve ona politik desteğine karşılık olarak da devlet içinde kadrolaşacaktı. İYİ Parti de CHP’ye yanaşarak ve onu zamanla zayıflatıp ve gelecekte kritik bir dönemde MHP-İYİ Parti ittifakını izleyecek konuma getirecekti. Böylece bu iki parti tek bir stratejinin iki taktik ayağı gibi hareket ederek, kendi karşılarındaki siyasi kampı birbirinden ayrı ve bölünmüş tutarak zayıflatacaklardı.
Devlet Bahçeli’nin Meral Akşener’e Desteği Ne anlama Geliyor?
Kemal Erdem
Geçen yıl yapılan ve Cumhur İttifakı’nın seçim hilesi ile gaspettiği genel seçimler CHP’nin içini karıştırdı ve partiyi bir değişime sürükledi. Şimdi aynı durum yerel seçimlerden sonra İYİ Parti için ortaya çıkmış durumdadır. CHP’deki değişim ile ilgili olarak, geçen yıl yazdığımız yazılara bakılabilir.(1) İYİ Parti’nin durumuna ise kısaca Meral Akşener eksenli olarak bakmaya çalışalım.
Geçen yılın kasım ayından itibaren yazdığımız bir çok makalede, MHP ile İYİ Parti’nin bir “gizli ajandası” olduğunu ve bu iki partinin ayrı partiler olmalarına karşın tek bir strateji ile hareket ettiklerini belirttik. Bu stratejiye göre MHP AKP’ye yanaşarak onu sınırlayacak ve ona politik desteğine karşılık olarak da devlet içinde kadrolaşacaktı. İYİ Parti de CHP’ye yanaşarak ve onu zamanla zayıflatıp ve gelecekte kritik bir dönemde MHP-İYİ Parti ittifakını izleyecek konuma getirecekti. Böylece bu iki parti tek bir stratejinin iki taktik ayağı gibi hareket ederek, kendi karşılarındaki siyasi kampı birbirinden ayrı ve bölünmüş tutarak zayıflatacaklardı.
Bu stratejinin başarılı olması ise tek bir şeye bağlıdır: Güçlü bir dış desteğe. İşte bu güçlü dış desteğin ise biz, ABD ile İngiltere’den geleceğini ya da MHP’nin bu devletler ile “gizli bir anlaşma”sının olduğunu tahmin ediyoruz. MHP geçmişte AKP’nin yaptığı gibi, bu devletlerin desteğini alarak iktidara gelmek istemektedir. Elbette bu desteğin karşılığında da Türkiye’yi tamamen Batı’lı güçlerin yanında konumlandıracaktır. Bu konumlanmanın yıkıcı bir dünya savaşına neden olacağını da, geçmiş yazılarda bir çok defa belirtmiştik.
MHP ile İYİ Parti’nin az çok bir politik çekim merkezi haline gelmesi, bir yandan AKP’nin öte yandan da muhalefetin zayıflatılmasını gerektirmektedir. MHP AKP’ye desteğini bazı koşullara bağlayarak hem devlet içinde hem de politik olarak güçlenmek istemektedir. İYİ Parti’yi de aynı şekilde CHP’nin yanında konumlandırarak CHP’yi zayıflatmak istemektedir. İYİ Parti’nin CHP’ye yanaşması, onu DEM ile AKP’den uzak tutmak ve böylece herkesi zayıf tutmaya dönük bir stratejidir. Ama şimdilik görünen odur ki, bu politika büyük darbe yemiş görünmektedir.
İYİ Parti’nin MHP ile olan bu “gizli politikası ve ilişkisi”ni, İYİ Parti içinde küçük bir dar kadro bilmektedir. Bu dar kadronun başında da Meral Akşener bulunmaktadır. Meral Akşener Devlet Bahçeli ile bu MHP stratejisinin başarısı için çok yakın ve uyumlu çalışmaktadır. Ama bu durum kamuoyundan sıkı bir şekilde gizlenmektedir. Koray Aydın ile Müsavat Dervişoğlu’nun da bu dar kadro içinde olduğu tahmin edilmektedir. Bu dar kadro aslında Ülkücü’dür ve MHP’nin siyasi çizgisini bir liberal örtü altında İYİ Parti içinde uygulamaktadır. Bu liberal örtünün fonksiyonu, muhalefetin kafasını karıştırarak onu ama özellikle de CHP’yi yanlış bir politik çizgiye çekmeye dönüktür.
İYİ Parti ile MHP arasındaki bu ilişki bir tür “danışıklı dövüş”tür. Bugün Devlet Bahçeli’nin Akşener’e desteği ve onun İYİ Parti genel başkanı kalması yönündeki telkini, bizim geçen yılın kasım ayından itibaren ileri sürdüğümüz tezi yani MHP ile İYİ Parti’nin “gizli bir ilişki” ile birbirine bağlı olduğu ve aynı stratejinin farklı taktik ayaklarını oluşturdukları tezini açıkça doğrulamıştır.
İYİ Parti’nin MHP stratejisindeki yeri, bu partinin Merkez Sağ denilen kesimin oylarını toplaması ve başta AKP ile CHP olmak üzere bu oyların bu kesimlere gitmesini önlemektir. İYİ Parti etrafında merkez sağın ayağa kaldırılması, zamanla MHP’nin siyasi amaçlarına hizmet edecek şekilde yönlendirilmesini ve ona eklemlenmesini de içermektedir. İYİ Parti’nin slogan haline getirdiği “üçüncü yol” aslında gelecekte MHP ile birlikte girilecek yolun propagandasıdır ve bu yola zayıflatılmış ya da kimliği değiştirilmiş olan CHP’nin çekilmesi de düşünülmektedir.
İYİ Parti’nin liberal örtüsü taktik bir yana sahiptir ve bu liberal örtüden ve merkez sağ söyleminden dolayı, bir çok eski merkez sağ politikacı bu partiye yönelmiştir/yönelmişti. Ama Ülkücüler yönetimi elinde bulundurduğu için, bu muhafazakar politikacılar kendilerini bu Ülkücülere eklemlenmiş olarak buldular. Ama bunların parti içinde büyük bir oranı da bulunmaktadır ve parti üst yönetiminde kadro olarak da yeralmaktadırlar. İşte Devlet Bahçeli ile İYİ Parti içindeki dar Ülkücü kadronun en büyük korkusu, bu merkez sağ politikacıların İYİ Parti’yi ele geçirmesi ve onu MHP’nin koltuğundan çekmesidir. Hatta İYİ Parti’nin MHP etkisi altından çıkması için Erdoğan ile AKP’nin bile alttan alta çalıştığını varsayabiliriz. Erdoğan da İYİ Parti’nin MHP’nin etkisinden çıkmasını istemektedir. Böylece MHP ile kopuşma sırasında İYİ Parti de MHP’den tamamen koparsa, MHP tamamen tecrit olacak ve oluşturmuş olduğu “darbe mekaniği” zayıflayacaktır.
Kamuoyu ve parti içindeki merkez sağ siyasi damarın baskısından dolayı Meral Akşener’in istifaya zorlanması, Devlet Bahçeli ve MHP ile İYİ Parti içindeki “gizli MHP”cileri (Meral Akşener, Koray Aydın, Müsavat Dervişoğlu vs.) paniğe sürüklemiştir. Bu kesimler partinin MHP’den bağımsız bir kesimin eline geçmemesi noktasında bir çok politika üretmeye başlamışlardır. Meral Akşener kendisi politik olarak sıkıştığı için Devlet Bahçeli’nin olaylara ağırlığını koymasını istemiştir. Çünkü nede olsa Akşener Bahçeli’nin politikasını izlemiştir! Bugün Akşener’in yerinde kalmak için onun desteğini istemesi kadar normal bir durum yoktur. İşte Devlet Bahçeli’nin İYİ Parti içine mesaj göndererek lider değişimine engel olmak istemesinin nedeni budur. Eğer Meral Akşener gider ve parti, MHP etkisinin dışında bir grubun eline geçerse, MHP ile İYİ Parti arasındaki “gizli ilişki” kopacak ve bu da MHP’yi AKP karşısında siyasi olarak köşeye sıkıştıracaktır.
Koray Aydın ile Meral Akşener arasında nitelik farkı yoktur. Koray Aydın sadece mevcut politikanın yani MHP ile olan gizli ilişkinin ve onun stratejisine eklemlenme politikasının Akşener yerine kendisi aracılığı ile olmasını istemektedir. Koray Aydın İYİ Parti genel başkanı olduğu zaman, farklı bir biçimde Akşener politikasını uygulayacaktır. Zaten Müsavat Dervişoğlu’nun Akşener’in emanetçisi olduğu da basında yazıldı ve çizildi.
Olayların anlaşılabilmesi için bir noktanın özellikle anlaşılması gerekmektedir. İlk bakışta Devlet Bahçeli ile Meral Akşener ikilisinin bu gizli stratejisinin bir geleceği olmadığı sanılabilir. Ama bu stratejinin en önemli ayağını, ABD ile İngiltere önderliğinde NATO ittifakının Türk iç politikasına ağırlığını koyması ve içeride MHP ile İYİ Parti’nin az çok açacağı bir politik gediğin bir dış müdahale ile daha da büyütülmesi ve de Erdoğan ile AKP’nin iktidardan düşürülmesi oluşturmaktadır. Öyle bir durumda işin rengi tamamen değişecektir.
MHP-İYİ Parti stratejisine dış desteğin gelebilmesi için, bu çizginin iç politikada az çok belirli bir güce ulaşması gerekmektedir. Bu gücün ise bir meşruiyet krizi ile ortaya çıkması, başka bir ifade ile MHP-İYİ Parti dışında hiçbir parti ya da partiler koalisyonunun hükümet olacak bir düzeye sahip olmaması gerekmektedir. Kısacası bir politik pat durumunun ortaya çıkması gerekmektedir.
Böyle bir durumda NATO ittifakı, Erdoğan’ın devletin ve partinin başında kalmaması için bir dizi yaptırımlar devreye koyabilir/koyacaktır. Rusya’da Vladimir Putin’e yapılanın aynısının Erdoğan’a yapılması muhtemeldir. Yaptırımlar ile ekonomik krizin daha da ağırlaştırılarak ve halkın huzursuzluğu en üst noktaya taşınarak, dipten üste doğru bir politik baskı oluşturularak Erdoğan’ın uzaklaştırılması hedeflenilecektir. Böyle bir durumda AKP bölünerek bir kısmı MHP-İYİ Parti ile hareket edecek, AKP’den kaçan oyların önemli bir kısmı da MHP ile İYİ Parti’ye yönelecektir. Bu kesimlerin devlet içindeki güçleri de göz önünde bulundurulduğunda bir darbe ile iktidarı ele geçirmeleri an meselesi olacaktır. Elbette ki, ilk tercihleri bütün devlet olanaklarını kullanarak “seçim zaferi” ile iktidar olmaktır. Eğer bu olmaz ise bir provokasyon ile darbe gerçekleştirmek olacaktır.
İşte Erdoğan, Bahçeli ile Meral Akşener’in bu planlarını bildiği için hem iç hem de dış politikada çok karmaşık bir politika uygulamaktadır. Bu son yerel seçimlerdeki “seçim mühendisliği” de buna dahildir.
Erdoğan Batı’nın bu planlarını bildiği ve olayları çok iyi “okuduğu” için hem dış hem de iç politikada bu planı boşa düşürmek için politika geliştirmektedir. İç politikada MHP bir yanıyla zayıflatılmakta ve baskı altına alınmakta, dış politikada da Doğu’lu güçler ile dikkatli bir yakınlaşma gerçekleştirilmektedir. Erdoğan Batı’ya, kendi rejimine karşı bir tehdit oluşturulduğu durumda, içeride muhalefeti ezeceğini ve Türkiye’yi tamamen Rusya-Çin-İran eksenine kaydıracağı tehditini yapmaktadır. Bu tehditin içinin boş olmadığını, Batı’lı güçler çok iyi bilmektedirler.
Erdoğan’ın stratejisini ve bu stratejiden çıkan taktik politik adımları anlamayan muhalefetin, Erdoğan karşısında zamanla tel tel dökülmesi kaçınılmazdır.
Dipnotlar:
1-http://demokratikbirlik.org/chp-ve-degisim-uzerine
-http://demokratikbirlik.org/chpde-ne-degisti