ERDOĞAN ARTIK ŞAŞKINDIR

Erdoğan, rotası tutmayan balans ayarlarıyla dünya komu oyunda rezil olmaktadır. Kendini çok iyi anlatan ve bir o kadar saygın hale geldiğin sanan biri olarak ne yaptığının farkında değildir. Özellikle ABD ile ilişkilerinde bu hallerine tanıklık ediyoruz. ABD’ye karşı boy ölçülecek hiçbir halleri olmamasına karşın giriştiği ABD karşıtı tutumlar onu daha da küçümsenir hale sokuyor. Türkiye bu hallerden dolayı dünya kamuoyunda küçümsenin bir ülke konumuna düşüyor.

ERDOĞAN ARTIK ŞAŞKINDIR

ERDOĞAN ARTIK ŞAŞKINDIR

Mihrac Ural  / 17 Kasım 2022

Erdoğan, rotası tutmayan balans ayarlarıyla dünya komu oyunda rezil olmaktadır. Kendini çok iyi anlatan ve bir o kadar saygın hale geldiğin sanan biri olarak ne yaptığının farkında değildir. Özellikle ABD ile ilişkilerinde bu hallerine tanıklık ediyoruz. ABD’ye karşı boy ölçülecek hiçbir halleri olmamasına karşın  giriştiği  ABD karşıtı tutumlar  onu daha da küçümsenir hale sokuyor. Türkiye bu hallerden dolayı dünya kamuoyunda küçümsenin bir ülke konumuna düşüyor.

Türkiye on yıllardır derin etkileriyle birlikte Batının bir unsuru idi. Her şeyiyle batının bir elamanı olarak var olma çabasıyla,  kanunlarını örgütsel yapılarını toplamsal dokularını şekillendirmeye çalışmıştır. Bu güne kadar da Avrupa birliğinin bir elamanı olmak için gösterdiği çırpınışları bu gayeye hizmet içindi. Türkiye, Avrupa birliğine girmek için gösterdiği çabaların  hiç biri kalıcı  ve güvenilir çabalar olmadı. Her tarafında sızan baskıcı yönetim, öğretmenlerin gazetecilerin, muhalif olanların ekonomide farkı söylemleri olanların derhal  tutuklandığını ve kovuşturma altına alındığını gösterdi. Bu Erdoğan rejiminin tek bir kışının diktatörlüğüne doğra gittiğini açıkça gösteriyordu. Bu çelişki Türkiye’yi güvenilmez bir ülke haline getirmişti. Güvenilmez bir ülkenin  Avrupa sınırları içinde yaşaması mümkün değildi.

Bu tek kişilikle yönetilen  Türkiye, Batıdan daha çok doğuya uygun  bir yapıydı. Bu uygunluk Erdoğan’ın gittikçe derinleşen Rus, İran gibi ülkelerle  derinleşen  bir çizgisini yansıtıyordu. Ama Türkiye yapısal olarak hala batının  temel şekillendirmelerine maruz bir sistem içindeydi. Ekonomisi, toplumsal yapısı daha çok batılı olan Türkiye’nin, Siyasal rejiminin tek kişinin  egemenliği altında olması esasında bir çelişkiden ibarettir. Yaklaşan seçimlerin önemi de buradan geliyor.  Bu seçimlerde Türkiye halkı  önemli bir karar verecektir. Bu kararla Erdoğan’ın asla bu ülkede karar yetkisini tek başına alıp hoyratça  süreçlere süremeyecektir. Türkiye halkı tek kişi diktatörlüğü olan  bu yeni siyasal sistemden kurtuluşu  yollarını aramakta ve  yaklaşan seçimlerle bu rolün sona erdirecektir. 

Erdoğan,  ülkesini  doğu tipi bir yönetime süreklerken, yani tipik bir Ortadoğulu anlayışla ülkesini şekillendirir iken ABD ve Avrupa’nın bir stratejik ortağı olamazdı. Erdoğan, bu halleriyle Avrupa birliğinde yer alabileceğini sanması ise ülkeye yönetilen en büyük darbeydi. Çünkü ülke ne ekonomik açıdan nede toplumsal açıdan böyle bir konumda değildir. ABD ile Orta-doğuda düştüğü farklı tutumlar, ABD’nin Kürt tarafındı tutmasına karşılık Türkiye’nin  aşırı dincilerin terör örgütleriyle birlikte anılması  bu kapsamlı ayrılığın dışa vurumudur.

Türkiye halkının rahatı, ekonomisi ve toplumsal verilerinin ihtiyacı olan Avrupa demokrasisine yönelmekti. Bunun tek yolu  Erdoğan’ın kurduğu sahte rejimin yok edilmesinden geçmektedir. Bu işin ilk etapta gerçekleşmesi gereken adımdır. Sonrası ise derin demokrasi mücadelesiyle belirlenecektir. Şimdiki savaşım Erdoğan yönetimiyledir.

 Erdoğan, ülkenin ekonomik ve toplumsal örgüsüne aykırı olarak  ortaya attığı  tek kişilik iktidar yönetimi aldığı tüm kararların   geçersiz olmasına yol açmıştır. Yani kararları hep blöf üzerine kurguludur. Rus ortağını kızdırmayacak bir  yönetime sahip gibi görünse de batılı olma gereksinimi bu çelişkili konumunu sürekli gündemde tutmaktadır. Ruslarda bu gerçeği bilmekte ve  koparacakları ödünlerin peşinde Erdoğan’ı oyalamaya devem etmektedir.

Bu ikili çark hiçbir zaman doğru dürüst bir ekonomik siyasal perspektif oluşturamaz. Hep ikiyüzlü bir karakter hep blöf üzerine kurulmuş bir yapıda kalacaktır. Erdoğan bu nedenle nerede olursa olsun, kapanmayan bu blöf karakterli kararların altında kendini bekleyen Yüce Divan yargısına mahkum olacaktır.

Yüce Divan, Erdoğan’ın uykularını kaçırtan bir  durumdur. Bundan da hayatının sonu anına kadar  mahkum kalacaktır. Erdoğan’ı kurtaracak  hiçbir yol yoktur  insanlara çektirdiği  zulüm hep siyasal hem de toplumsal hem de ekonomik zulüm ara yolların tümünü kapatmıştır. Bir ülkeyi  böylesi kişisel entrikalara mahkum   bırakmak ve  bu konuda ısrarlı olarak yaşmak   yarın yargılanmalar başlayınca  daha net anlaşılacaktır.

Erdoğan siyasi açıdan kararsız bir kişiliktir. Bu kararsızlığı   onu bir ülkenin hayatına kast eden  eylemlere sürüklemiştir. Bunun sonucu olarak da işlediği hataların karşılığını Yüce Divanda  ödeyecektir. Başka yolu da kalmamıştır.