HUKUKSUZ VE KANUNSUZ ERDOĞAN

Ciddi muhalefetin olmadığı yerde, iktidar kendini hukuk yerine koyar. Bu durumda hukuk ne kurumsal olarak ne de fiili olarak hayatta kalmaz. Yasalar şahısların tekelinde onların sözlerinde anlam bulmaya başlar. Türkiye’de son durum bu anlamda kendini tanımlamaya başlamıştır. Erdoğan bugün, hukuk adına her şeyi tanımlamaya başlamıştır. Artık hukuk Türkiye’de Erdoğan’ın kendisi olmaktadır, onun sözleri onun davranışları hukuk kapsamında yer almaktadır.

HUKUKSUZ VE KANUNSUZ ERDOĞAN

HUKUKSUZ VE KANUNSUZ ERDOĞAN

Mihrac Ural -  Kasım 2023

Ciddi muhalefetin olmadığı yerde, iktidar kendini hukuk yerine koyar. Bu durumda hukuk ne kurumsal olarak ne de fiili olarak hayatta kalmaz. Yasalar şahısların tekelinde onların sözlerinde anlam bulmaya başlar. Türkiye’de son durum bu anlamda kendini tanımlamaya başlamıştır. Erdoğan bugün, hukuk adına her şeyi tanımlamaya başlamıştır. Artık hukuk Türkiye’de Erdoğan’ın kendisi olmaktadır, onun sözleri onun davranışları hukuk kapsamında yer almaktadır.

Gazze olayları başlar başlamaz kendini apayrı bir merkeze oturtan Erdoğan, ülkede hukuk adına atılacak tüm adımların  timsali olduğunu vurgulamaktadır. Ülkede yürürlükte olan kurumlar ve aldığı kararların tümünü hiçe sayan, davranışları ve aldığı kararların özü itibariyle bu kurumlardan üstün tutan açıklamaları Türkiye’de hukukun ne anlama geldiğini anlatır duruma gelmiştir.

Erdoğan “Kimi kurumların aldığı kararları ciddiye almamak gerekir, kanunlar yazılı metinlerdir biz de hukuk vicdana bağlıdır, bunu güçlendirmek gerek”, Erdoğan, “Adalet öyle bir kavram ki, kimi durumda zulümle arasındaki fark bir soğan kabuğu kadar ince hâle gelir” yönlü açıklamaları hukuk kurallarını hiçe sayan birer yaklaşımdır. Erdoğan,  önemli hukuk kurallarını hiçe sayan onlardan kaynaklı kararları reddeden yaklaşımlarıyla kendi partisinin gösterdiği yaklaşımları haklı göstermeye çabalaması bunun bir göstergesidir. Bu yaklaşımları esasında hukuku hiçe sayan davranışlarıyla ülkede hukuksuzluğu erleştiren yaklaşımlar sergilemektedir.

Erdoğan, kanun ve hukuk ayrımı yaparak hukuku şahsin kanaatlerine bağlı bir unsur saymaktadır. Buna dayanarak da "Tüm yargı dünyasına sesleniyorum, kanun sayfaları arasındaki maddelere değil vicdanınızın sesine kulak verin” diyerek kendi kanaatlerine uygun karar vermeyi hukuk saymaktadır. TIR’ların yakalandığı dönemde savcılar MİT müsteşarı Hakan Fidan’ı sorgulamak istemiştir, Erdoğan şiddetle buna karşı gelmiş ve Hakan Fidan’a “polisler gelirse bile onları tutukla” diyerek gitmesini engellemiştir. Bu da Erdoğan’ın ortaya attığı “kanun ile hukuk” arasındaki farkı anlatan iyi bir örnektir. Yani kendi kanaatlerine uygun olmayan her davranış kanunidir, hukuk ise  kişi vicdanında yer alan  bir alandır.

Bu durumda Kürt halkı lehine çıkan kimi kararları neden hukuk dışı saydığını anlamak zor değil. Kürd halkı bu acımasız süreçte, kanunlu yada kanunsuz, hukuklu ya da hukuksuz zalim hakim ve savcılar eli altında ezilmektedir. Kürdler, kanunla da hukukla da her boyuttan ezilirken Türkiye toptan bir hukuksuzluk içindedir demek yanlış olmasa gerek.

Türkiye hukuk dışı yönetimlerle yönetildi yıllardır. Bunun kanun yoluyla ya da vicdani etkinlikle de olsa zalim bir hukuk sürece egemendi. Biz devrimciler bu sistemin kendisinden kaynaklı hukuksuzluğun varlığıyla mücadele ediyoruz. Erdoğan’ın kanunlu kanunsuz, hukuklu hukuksuz eğilimlerine karşı mücadele halindeyiz. Ancak,  egemen güçlerin kendi yazılı yasalarına aykırı olarak hareket etmeleri Türkiye’nin hukuksuz bir devlet olduğunu çağrıştırır. Bu yanıyla da Türkiye ciddi bir hukuksuz devlettir demek yanlış değildir. Erdoğan, kanunları da eline tümden geçirene kadar “hukuk”çu olmasına karşı da olmamız gerekecektir. Bu yanıyla Erdoğan aşırı bir hukuksuz aşırı bir kanunsuz kişi olarak faşizmi temsil emektedir.

Böylesi yaklaşımlar nedeniyle hukukçu çevrelerden sert eleştirilere muhatap kalmaktadır. Bunlardan biri de olayları şöyle yorumlamaktadır “Nitelikleri arasında “hukuk” olan bir devlet, hukuku gözardı ederek, eğip bükerek, duruma, kişiye, olaya, zamana göre hukuk kurallarını uygulamayarak veya gevşeterek bir yere varamaz. Hukuk devleti, yürürlükte olan hukuk kurallarına göre hareket eder ve bu kuralların herkese eşit olarak tatbikine hizmet eder. Kimse layüsel, yani sorumsuz değildir. Bu nedenle, dokunulmazlığı olanların da işledikleri iddia edilen suçlardan dolayı yargılanmaları gerekir. Önemli olan, bu yargılamaların usule uygun yapılmasıdır.”

Hukuk kişiden kişiye farklılaşarak hayata geçirilemez. Tüm şahısları tüm kurumları tümünden gündeme gelen her varlığa karşı ortak bir tarzda uygulanan kuralların bütünüdür hukuk. Erdoğan, ülkeyi hukuksuz, her kişiye göre ayrıcalıkları olan uygulamalarıyla ikame etmektedir. Bunu Anayasa yenilenmesinde de aynıyla sürdürmektedir. Bizler de bu anayasaya karşı duruşumuz vardır ama yeni anayasanın tüm toplum tarafından ortak bir irade beyanı olarak gündeme gelmesini istiyoruz. Ancak Erdoğan bu konuda da kendi şahsi eğilimleri ve kanaatleri nedeniyle bir Anayasa ihdas ederek topluma dayatmak istemektedir.. Yani  “Anayasa demek Erdoğan demektir” sonucuna varan bir anlayışla hukuk eğilimlerini yansıtmaya çalışmaktadır. Tabii ki toplumun ezici çoğunluğu bu şahsı isteğe karşı bir duruşu bir tavır algılayışı ortaya koymaktadır. Yani halkın ezici çoğunluğu böylesi sahte hukuk çabalarına karşı duruş sergilemektedir.