VEHİMLERLE DEVRİMCİLİK
Ekonomik sistemleri kavramadan tarihsel oluşum süreçleri ve onları var eden sınıfların doğasını bilmeden vehimlerle devrimcilik yapmak artık acınası bir durum haline gelmiştir. Tarih, sınıf mücadelesini ve onun sistem içindeki temel sınıfı işçi sınıfını gerici kılmıştır. Oradan ne bir devrimcilik ne de bir toplumsal ilerleme beklenebilir. Sistemin sınıfı sistemini korumakla yükümlüdür bu olayın doğal boyutudur. Bu bilinmeden vehimlerle devrimcilik yapılamaz.
Ekonomik sistemleri kavramadan tarihsel oluşum süreçleri ve onları var eden sınıfların doğasını bilmeden vehimlerle devrimcilik yapmak artık acınası bir durum haline gelmiştir. Tarih, sınıf mücadelesini ve onun sistem içindeki temel sınıfı işçi sınıfını gerici kılmıştır. Oradan ne bir devrimcilik ne de bir toplumsal ilerleme beklenebilir. Sistemin sınıfı sistemini korumakla yükümlüdür bu olayın doğal boyutudur. Bu bilinmeden vehimlerle devrimcilik yapılamaz.
“SİZİNKİ FEODALLİKTİR” başlıklı makalemin altına Irfan Turhan arkadaş şu yorumu yaptı :
“Galiba Marks ı tam anlamama gibi bir yanlış var. Marks sınıfsız ve devletin ortadan kalktığı bir dünya hayali tam anlaşılmamış. İşçi sınıfının tarihsel süreç gereği yüklendiği mecburi rol ve sorumluluk olduğu atlanıyor galiba.
Köleci toplumu köleler ortadan nasıl kaldırıp dönüştürmüşse, feodal toplumu köylüler ve burjuva lar ortadan kaldırıp dönüştürmüşlerse kapitalist toplumu da işçiler yıkıp sosyalizme dönüştürme sorumluluğu vardır.
Bu bilinci ise onlara aydınlar ve devrimciler götürecektir.
Mesele iktidarın ele geçirildiğin de sınıfsız ve devletsiz bir topluma geçilmez süreçlerinde nasıl bir süreç izleme meselesidir.”
CEVABIMDIR
İrfan Turhan arkadaşın en kritik hatası, köleci sistemi kölelerin kaldırdığını sanmasıdır, Feodalizmi de köylülerle Burjuvanın. Bu, tarihsel gerçeklerle uzak yakın ilgisi olmayan bir saptamadır. Tam tersine Spartaküs köle isyanları, kralların önüne gelip dayanınca ne yapacaklarını şaşırıp diz çökmüştür. Köylü hareketleri de saray kapısı önünde diz çökmüştür; eski sistemin yerini alacak ölçekte teknoloji ve bilgi birikimi yoksa sonuçta olacak şey budur. Buna, Sovyet devriminin 70 yıl sonra gerisin geriye dönüşünü ekleyebiliriz.
Tekrar etmeyeceğim, Köleci düzeni köleler değil, o sistemin içinden doğup büyüyen ve köleciliğin yerini alan feodal gelişmeler yıkmıştır; bu da teknolojik ilerlemeler sayesinde olmuştur. Feodalizmi de köylüler değil o sistemin içinde gelişen, ilkel sermayeyle de büyüyüp egemen olan Burjuvazi ve arkasına sürüklediği ulus güçleri yıkmıştır. Esasında, yıkma olayı bile yok dönüştürmüştür demek daha doğru olacak. Siyasal iktidarın ele geçirilmesi (Fransız devriminde olduğu gibi) biraz kanlı ve çatışmalı olsa da durum budur.
Bu noktada sınıf mücadelesinin devrime hiç bir katkısı yoktur. Sınıf mücadelesi sistem için temel sınıf gerginlikleri ve sürtüşmeleridir; bu sürtüşme reformcudur, hak kazanımı yapar ama sistem değiştiremez. Sistem olayı eskinin içinde gelişen yeni bilim teknoloji ve kültür birikimlerinin yadsınmanın yadsınması gereği, eski sistemi tasfiye ederek egemen olması sonucudur. Tarihsel devrimde budur.
"Geçiş süreci" diye sözü edilen şey ise, tam bir uydurmadır. Bunu da işçi sınıfına misyon biçmek, “kedi gerici sistemi olan kapitalizme karşı durabilecekmiş sanısı yaratmak” için uydurulmuş entelektüel bir önermedir; ki, "Proletarya Diktatörlüğü" bu saçmalığın bir ürünüdür.
En sıradan anlatımla, kendini var eden sistemi hiç bir sınıf yıkamaz, diyeceğim. Bu doğaya aykırıdır. Bilinç bir sonuçtur, etkinliği olsa da kendini var eden sistemi yıkma güdü, veri etkinliğine asla sahip olamaz. İşçi sınıfı kapitalizmin ürünüdür, onunla yok alacaktır ve kapitalizm sıkıntıya düştükçe, işçi sınıfı tarafından kurtarılmaya çalışılacaktır. Yani işçi sınıfı sistemin en zayıf halkası, en gerici gücüdür.
Adına demokrasi mücadelesi, hak hukuk kazanımı denilen grevler vb girişimleri tümüm sistem içidir ve devrimle ilgili değildi. Bunun için son tahlilde işçi sınıfı kapitalizm denilen kendi sistemini kurtarmak için grevlerden de ücretlerinden de vazgeçebilir: bunu tüm dünya son yarım asırdır her alanda görmektedir.
Değerli arkadaşım olayı sakince tarihsel örnek verilerle ele aldığında, bu gerçekleri görmemek mümkün değildir: Selamlarımla.
Mustafa Kemal Celikkiran bu yorumum üzerine şunları yazdı:
“Mir Bedreddin
Ağzına sağlık. Ben çalıştığım yere Rıza Aydın’ı götürdüm gezdirdim. Ben hala bu bir çok arkadaşın işçi sınıfı işçi sınıfı denen işçiler ile çalışmaya devam ediyorum. Örneğin senin şu anda bizzat içinde olmasan bile işçi sınıfını bu kadar gerçek tanımlar iken bazılarının hiç tanımadıkları bu insanlar grubuna hayali görevler vermesine artık seninde gecen yazdığın gibi bende arkadaşlar yapmayın gözünüzü açın çağı iyi takip edin demekten ben bıktım.
Bu yüzden ya ironi yada bunlarla geyik muhabbetine dönüştü bu konular. Geçen verdiğim Nasuh Mitap örneği bu yüzdendi. Arkadaşlar madem çağı takip edemiyor çağın ruhunu anlayamıyorsunuz. Bari susun gençlerin önünü kapamayın. İnsanlar yinede ahde vefa duygusu taşır. Bugünkü gençler bu eskinin çakar almazlarından gına geldiler. Ama aşağı tükürseler sakal yukarı bıyık. Eeee bunlar sonuçta bir dönemin cevval devrimcisi olduklarını iddia ediyorlar. Şimdi bile devrim nedir? Devrimci kime denir bunda bir standardımız olmamış ki anlat anlat adamların hafsalası almıyor? Ne yapacaksın? İktidarı ele geçirip bankalardaki bütün teknik donanım yerine yine Manuel memurmu koyalım? Haaa buna yok canım ama en azından ordan yapılan tasarruf ile bundan zarar görecek olanlara farklı alanlarda iş alanı açmak yada mesleki gelişim yolları açmak vs diyecekler? Bunu Avrupa ülkeleri yapıyor zaten. Yada teknolojinin getirdiği yeni iş imkanları çıkıyor. Toplum bu şekilde ilgi çalışma alanı değişiyor. Yarın bu virüs bittiğinde bir çok iş yeri artık büro ya gelmene gerek yok. Evden bunları yap diyecek. Artık klasik işçi işveren ilişkisi bile yeni bir biçime giriyor.
Geriye hak arama ve paylaşım konusu kalıyor. Mesele çok çok kapsamlı. Kusura bakma senide istemeden biraz bizim Rıza Aydın ile bazı konularda çeliştiğimiz konuya müdahil ettim kusura bakma. Ama bizler eğer hala nerde yaşar isek yaşayalım topluma karşı eğer sorumluluk hissediyor isek (ki bundan zerre kadar şüphem yok) bak üç farklı sosyal şartlarda üç farklı coğrafyada bunları dert ediyor oluşumuz bile bir devrim değilde nedir? Maalesef Rıza arkadaşımız çok kadim ve benimde çok saygı duyduğum bir inancı son yıllarda hobi gibi görmeye başladı galiba. Bu yüzden yaşama artık hep bu gözlükle baktığı gibi. Sende onun bu dominant ve iddiacı (mutlakiyetci) karakterini tahmin edersin? Konuları bu dar çevreden izaha kalkıyor sadece kendisi olsa kişisel inancı der geçerim. Ama geçen çıkıpta. Benim Aleviliği anlamaya çalışmadığımı? Eğer bunu başarsam kendi içimde devrim yapacağımı yazmış? Ölün mü? Öldürün mü? Öyle bir hale getiriyor ki konuyu.
Rıza’ya karşı olmak demek Pir Sultan’a karşı olmak ile özdeş olacak? Rıza’nın fikirlerinden katılmadığın olursa sanki Alevi karşıtı gibi olacak? Konu bu kadar basit. Rıza kendi kişiliğinde bunları özdeşleştirdiği için durum böyle. Yoksa hala ona arkadaş olarak sevgi saygı bunda bir problem yok. Ama çok amatör düşünüyor. Ne diyeyim ki? "
9 Ocak 2021 / Cumartesi
Mihraç Ural